Osmanlı Cihat Beyannamesi

Osmanlı Türkçesi ile yazılmış orijinal belge.

Osmanlı Cihat Beyannamesi, Kasım 1914'te I. Dünya Savaşı sırasında yayımlandı.[1] İlk olarak 11 Kasım’da hazırlandı ve 14 Kasım'da büyük bir kalabalığın önünde okundu.[1]

Modern Türkçe metin

Beyannamenin modern bir Türkçe metni aşağıdaki gibidir:[2]

Düvel-i muazzama (büyük devletler) arasında harb ilân edilmesi üzerine her dâim ve nagehâni (ansızın) ve haksız tecavüzlere uğrayan devlet ve memleketimizin hukuk ve mevcudiyeti (haklarını ve varlığını) firsatçü düşmanlara karşı icabında müdafaa edebilmek üzere sizleri silâhaltına çağırmıştım. Bu suretle, müsellâh bir bitaraflık (silâhlı bir tarafsızlık) içinde yaşamakta iken Karadeniz Boğazı’na torpil koymak üzere yola çıkan Rus donanması, ta’lim ile meşgul olan donanmamızın bir kısmı üzerine ansızın ateş açtı. Hukuk-u Beynelmilele mugayir (Devletler Hukukuna aykırı) olan bu haksız tecavüzün Rusya canibinden tashihine intizar olunurken (Rusya tarafından düzeltilmesi -özür dilenmesi- beklenirken) gerek mezkûr devlet, gerek müttefikleri İngiltere ve Fransa sefirlerini geri çağırmak suretiyle devletimizle münasebât-ı siyasiyyelerini kat’ettiler (kestiler). Müteakiben Rusya askeri şark hududumuza tecavüz etti. Fransa, İngiltere donanmaları müştereken Çanakkale Boğazı’na, İngiliz gemileri Akabe’ye top attılar. Böyle yekdiğerini tevâli eden (birbirini izleyen) hainâne düşmanlık âsân (eserleri) üzerine öteden beri arzu ettiğimiz sulhü terk ederek Almanya, Avusturya-Macaristan devletleri ile müttefikan menâfi-i meşruamızı (yasal çıkarlarımızı) müdafaa için silâha sarılmaya mecbur olduk. Rusya devleti üç asırdan beri devlet-i aliyyemizi mülken pek çok zararlara uğratmış, şevketve kudret-i milliyemizi artıracak intibah ve teceddüt (düzelme ve yenilenme) âsârını harb ile ve bin türlü hiyle ve desais (hile ve desiseler) ile her defasında mahva çalışmıştır. Rusya, İngiltere ve Fransa devletleri zalimâne bir idare altında inlettikleri milyonlarla ehl-i İslâmın diyaneten ve kalben merbut (bağlı) oldukları hilâfet-i muazzamamıza karşı hiçbir vakit suifikir beslemekten fariğ olmamışlar (geri durmamışlar) ve bize müteveccih olan (karşı yönelen) her musibet ve felâkete müsebbip ve muharrik bulunmuşlardır (sebep olmuş ve kışkırtmışlardır). İşte bu defa tevessül ettiğimiz (başvurduğumuz) Cihad-ı Ekber ile bir taraftan şân-ı hilâfetimize bir taraftan hukuk-u saltanatımıza karşı ika edilegelmekte olan taarruzlara inşallah-ı tealâ ilelebed (Tanrı'nın izniyle sonsuza değin) nihayet vereceğiz. Avn ve inayet-i bâri (Yaradan'ın yardım ve kayrası) ve meded-i ruhaniyyet-i peygamberi (peygamberin ruhunun yardıma koşması) ile donanmamızın Karadeniz’de ve cesur askerlerimin Çanakkale ve Akabe ile Kafkas hududunda düşmanlara vurdukları ilk darbeler, hak yolundaki gazâmızın zaferle tetevvüc edeceği hakkındaki kanaatimizi tezyid eylemiştir (çoğaltmıştır). Bugün düşmanlarımızın memleket ve ordularının müttefiklerimizin pây-ı celâdeti (bahadır ayakları) altında ezilmekte bulunması bu kanaatimizi teyid eder ahvaldendir (doğrulayan durumlardandır). Kahraman askerlerim: din-i mübinimize (yüce dinimize), vatan-ı azizimize kasd eden düşmanlara açtığımız bu mübarek gazâ ve cihad yolunda biran azim ve sebatten, fedâkârlıktan ayrılmayınız. Düşmana arslanlar gibi savlet ediniz (saldırınız). Zira hem devletimizin, hem fetvây-ı şerife ile Cihad-ı Ekbere davet ettiğim üç yüz milyon ehl-i İslâmın hayat ve bekâsı (yaşaması ve sürmesi) sizlerin muzafferiyetinize bağlıdır. Mescitlerde, camilerde, Kâbetullah’ta huzur-u Rabbülâlemine kemal-i vecd ve istiğrak ile (tambir coşkuya dalarak) müteveccih üçyüz milyon masum ve mazlum mümin kalbinin dua ve temenniyatı sizlerle beraberdir. Asker evlâtlarım: bugünuhdenize terettüp eden (üstünüze düşen) vazife şimdiye kadar dünyada hiçbir orduya nasip olmamıştır. Bu vazifeyi ifâ ederken bir vakitler dünyayı titretmiş olan Osmanlı ordularının hayrülhalefleri (hayırlı ardılları) olduğunu gösteriniz ki, düşman-ı din ve devlet bir daha mukaddes topraklarımıza ayak atmağa, Kâbetullah’ı ve merkad-i münevvere-i nebeviyiihtivâ eden (peygamberin aydınlık kabrini içeren) arazi-i mübareke-i Hicazenin (Hicaz kutsal topraklarının) istirahatini ihlâle (dinginliğini bozmaya) cüret edemesin. Dini, vatanı, namus-u askerîsini silâhıyla müdafaa etmeği, padişah uğrunda ölümü istihkar etmeği (aşağılamayı) bilir bir Osmanlı ordu ve donanması mevcut olduğunu düşmanlara müessir bir surette gösteriniz. Hak ve adi bizde, zulm ve udvan (nefret, kötülük) düşmanlarımızda olduğundan düşmanlarımızı kahr etmek için cenâb-ı adl-i mutlakın inayet-i samedâniyyesi (tanrısal kayrası) ve peygamber-i zişânımızın imdad-ı maneviyyesi bize yâr ve yâver olacağında şüphe yoktur. Bu cihattan mâzisinin zararlarını telâfi etmiş şanlı ve kavi (sağlam) bir devlet olarak çıkacağımıza eminim. Bugünkü harbte birlikte hareket ettiğimiz dünyanın en cesur ve muhteşem ordusuyla silâh arkadaşlığı ettiğimizi unutmayınız. Şehitleriniz şühedâ-yı sâlifeye (önceki şehitlere) müjde-i zafer götürsün, sağ kalanlarınızın gazâsı mübarek, kılıcı keskin olsun.

Sonuç

Mezopotamya'daki Arap kabileleri başlangıçta cihat konusunda hevesliydi. Bununla birlikte, 1914 ve 1915'teki Mezopotamya seferinde İngilizlerin ilerleyişi ve casusluk faaliyetlerinin ardından, coşku azaldı ve Mudbir al-Far'un gibi bazı kabile reisleri, İngiliz yanlısı değilse de daha tarafsız bir duruş benimsedi.[3]

Türk olmayan Müslümanların Osmanlı Türkiye'sinin yanında yer alacağına dair umutlar ve korkular vardı, ancak bazı tarihçilere göre bu çağrı "Müslüman dünyasını birleştirmedi"[4][5] ve İtilaf kuvvetlerindeki Müslümanlar gayrimüslim komutanlarına karşı çıkmadılar.[6] Bununla birlikte, diğer tarihçiler 1915 Singapur İsyanı'na işaret ediyor ve çağrının dünyadaki Müslümanlar üzerinde önemli bir etkisi olduğunu iddia ediyor.[7]

Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşın kaybedenlerinin yanında yer alması ve "acımasızca cezalandırıcı" koşulları kabul ederek teslim olmasıyla, savaş halifeliğin sonunu getirdi. Bunlar, kendisi de seküler olan ve daha sonra halifeliği kaldıran savaş kahramanı ve Türk Kurtuluş Savaşı’nın lideri Mustafa Kemal tarafından bozuldu.[8]

Kaynakça

  1. ^ a b Mustafa Aksakal (2011). "'Holy War Made in Germany'? Ottoman Origins of the 1914 Jihad". War in History. 18 (2): 184-199. doi:10.1177/0968344510393596. ISSN 0968-3445. 13 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Haziran 2022. 
  2. ^ "CİHAT VE TEHCİR" (PDF). 1991. ss. 2, 3. 23 Kasım 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). 
  3. ^ "Political parties and social networks in Iraq, 1908-1920" (PDF). etheses.dur.ac.uk. 1994. s. 57. 3 Aralık 2019 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. 
  4. ^ Lewis (19 Kasım 2001). "The Revolt of Islam". The New Yorker. 4 Eylül 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ağustos 2014. 
  5. ^ Hatred's Kingdom: How Saudi Arabia Supports the New Global Terrorism. First. Regnery Publishing. 2003. s. 24. 
  6. ^ Islam and the Politics of Secularism: The Caliphate and Middle Eastern ... Routledge. 2012. ss. 192-93. ISBN 9781136489846. 14 Ocak 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Eylül 2015. 
  7. ^ A. Noor (2011). "Racial Profiling' Revisited: The 1915 Indian Sepoy Mutiny in Singapore and the Impact of Profiling on Religious and Ethnic Minorities". Politics, Religion & Ideology. 1 (12): 89-100. doi:10.1080/21567689.2011.564404. 
  8. ^ Heaven on Earth: A Journey Through Shari'a Law from the Deserts of Ancient Arabia. macmillan. 2012. s. 157. ISBN 978-0099523277. 25 Şubat 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Haziran 2022.